Zaman, insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır ve ondan bağımsız hiçbir şey var olamaz. Günlük yaşamımızda saatler, bu süreyi yönetmek için en önemli araçlardan biridir. Ancak, modern teknolojinin hâkim olduğu günümüzde, mekanik saatlerin değeri ve önemi giderek azalmaktadır. İşte bu noktada, 10 metrekarelik küçük bir dükkan, tarihi saatlerin ruhunu yaşatarak adeta bir zaman tüneline dönüşüyor. Bu dükkan, mesleğini aşk ile icra eden usta saat tamircisiyle dolup taşıyor. Bu yazımızda, yüzyıllar öncesinin zamana yön veren el işçiliğinin nasıl ayakta kaldığını keşfedeceğiz.
Hüseyin Yıldız, 40 yıllık saat ustalığına sahip, alaylı bir tamirci. Çocuk yaşlarından itibaren saatlere olan ilgisi, onu bu mesleğe yönlendirmiş. Hediyelik eşya dükkânında çalışan Hüseyin, aslında saatlere aşık olduğunu fark ettiğinde, kendi atölyesine sahip olmayı hayal etmeye başlamış. Onun dükkanındaki saatler sadece birer nesne değil; her biri geçmişe dair bir hikaye barındırıyor. Saatlerin üzerine işlemiş yaşanmışlıklar, zamanla değişen modalar ve sahiplerinin anıları dükkanın dört duvarını saran bir atmosfer oluşturuyor.
Hüseyin, mesleğini yüksek bir hassasiyet ve tutku ile icra ediyor. Gelen her saatin bir hikayesi, bir mazisi olduğunu belirtiyor. Bazı saatler, zengin ailelerin mirasları olarak gelirken, bazıları ise uçsuz bucaksız bir nostaljiyi getiriyor. O, dükkanına gelen her saniyeyi önemsiyor, çünkü her bir saatin içindeki mekanizma, onun geçmişine uzanan bir yolculuk sunuyor.
Dükkanın en kıymetli parçaları, antika saatler. Her biri farklı dönemlere ait ve farklı mühendislik harikaları olarak geçmişten günümüze gelip ulaşmış. Bunlardan biri, 1940'ların İtalya'sında üretilmiş bir duvar saati. Eğitim aldığı ustasından miras kalan, bagi timsah derisinden yapılmış bir cep saati ise Hüseyin için paha biçilmez. Her günde bu saati çalıştırmak için vakit harcıyor, tamir ederken adeta kendisi de bir zaman yolcusuna dönüşüyor.
Hüseyin, işinin her aşamasını titizlikle ele alıyor. İlk olarak saati açıyor, ardından mekanizmayı temizliyor ve parçaları tekrar yerine yerleştiriyor. Tamir işlemi, hem sanatı hem de bilim dalını birleştiren bir süreç olduğundan, her küçücük detay ustanın yeteneğiyle birleşiyor. Mesleğine olan sevgisi, saatlerin içindeki mekanizmanın düzgün çalışması için harcadığı çabada belirgin bir şekilde hissediliyor.
Gelişen teknoloji ile birlikte, mekanik saat tamirine olan ilginin azaldığını kabul etmek zorunda kalan Hüseyin, "Bu dükkan kapısını kapatırsa, anılar ve hikayeler de kaybolur," diyor. Her yeni saat tamiri, ona geçmişe dair bir parça sunarken, aynı zamanda geleceğe taşınması gereken değerlerin önemine dikkat çekiyor. Onun için, bu sadece bir iş değil; geçmişle günümüz arasında bir köprü olmak.
Bir zamanlar bu mekanik saatlerden oluşan dükkanlar, şehirlerin kalbini oluşturuyordu. Modern saatler ve dijital aletler, geleneksel saatlerin yerini alırken, Hüseyin bu dükkanın tarihini yaşatmaya kişisel bir görev olarak bakıyor. Müşterileriyle kurduğu sıcak ilişkiler ve onların hikayelerini dinlemek, onun için mesleğinin en değerli kısımlarından biri. Zamanına tanıklık etmiş saatler tamir edilirken, tarih de yeniden hayat buluyor.
Her gün dükkanına gelenler, sadece saatlerini tamir ettirmekle kalmıyor, geçmişe dair anılarıyla Hüseyin’e hayat veriyorlar. Dükkanın nostaljik atmosferi, adeta bir zaman makinasyonu. İnsanlar, geçmişe dair hikayelerini unuttukları anlarda, orada yeniden hatırlıyorlar. Bu nedenle, Hüseyin’in dükkanı sadece bir tamir atölyesi değil, geçmişe açılan bir kapı, anıların yeniden canlandığı bir alan. Her tamir, sadece bir saat değil, onlarca anı, duygu ve hatıra getiriyor.
Hüseyin Yıldız, 10 metrekarelik dükkanında sadece saatleri tamir etmekle kalmıyor, aynı zamanda tarihe de sahip çıkıyor. Geçmişle günümüzü birleştiren bu usta, mekanik saatlerin kaybolmakta olan değerini yaşatıyor ve onları gelecek nesillere aktarmak için elinden geleni yapıyor. Eğer siz de unutulmaz anılara sahip saatlerimi, onların geçmişteki hikayelerini yaşatmak isterseniz, Hüseyin’in sıcak dükkanına uğramadan geçmeyin.