Kısmı görme kaybı yaşayan bir adamın, hayatı boyunca karşılaştığı zorluklar bir yana, son zamanlarda yaşadığı bir olay, hem insanları hem de güvenlik otoritelerini derinden düşündürdü. Bu olay, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz tehlikelerin yanı sıra, engelli bireylerin karşılaştığı riskleri de gözler önüne serdi. Olay, yalnızca bir hırsızlık girişimi değil, aynı zamanda toplumdaki empati eksikliği ve güvenlik açılarının bir yansımasıydı.
Bir sabah, kısmı görme kaybı yaşayan 45 yaşındaki Ahmet Yılmaz, gününe rutin bir yürüyüşle başladı. Gözleri normalden daha fazla sınırlı olan Ahmet, gözlüğünü takarak dışarı çıktı. Amacı, hem zihnini dinlendirmek hem de spor yapmaktı. O sırada, elinde akıllı telefonu ile birkaç uygulama üzerinden müzik dinliyordu. Dışarıda geçirdiği bu kısa süre, beklenmedik bir olayla sona erdi. Bir grup genç tarafından aniden çevrildi. Ahmet, kalabalıkta kaybolan sesiyle birlikte, bir genç kendisine yaklaştı. “Bir bakabilir miyim?” diyerek telefonunu elinden aldı. Genç, hızla geriye doğru kaçmaya başladığında, Ahmet durumu kavradı ama aşırı tepki veremedi.
Ahmet’in telefonunu geri almak için ne yapabileceğini düşünmesi bir anlık kararsızlık yaşamasına sebep oldu. Gözleri sınırlı olduğu için etrafında neyin olduğuna dair tam bir fikir sahibi olamadı. Diğer gençler gülerek durumu izliyorlardı. Ahmet, yaşadığı bu durumu kabullenmek zorunda kaldı. Birkaç dakika boyunca olayın etkisinden kurtulamadan yürüyüşüne devam etti. Kısmı görme kaybı nedeniyle yaşadığı zorluklar, bu tür olayların bir bedeli olarak görünse de, bu olayın ardından kendini daha savunmasız hissetmeye başladı.
Yaşanan bu olay, hem kişisel hem de toplumsal bir güvenlik sorunu olarak ön plana çıkıyor. Engelli bireylerin, günlük yaşamlarında karşılaştığı zorlukların çoğu, toplumdan kaynaklanan bir empati eksikliğidir. Ahmet gibi kısmı görme kaybı yaşayan bireyler, sadece fiziksel engellerle değil, aynı zamanda akıllarındaki olumsuz düşüncelerle başa çıkmak zorundalar. Hırsızlık olayları, sadece maddi kayıplara yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda psikolojik ve duygusal travmalara da sebep olabiliyor.
Bu tür olayların yaşanmaması adına öncelikle, toplumsal farkındalığın artırılması gerekiyor. Okullarda, ailelerde ve toplumun genelinde engelli bireyler ile ilgili eğitimler verilmesi, hem farkındalık yaratacak hem de empati duygusunu güçlendirecek. Bunun yanı sıra, yerel yönetimlerin bu konuda almak zorunda olduğu önlemler de oldukça önemli. Özellikle ana cadde ve kamusal alanlarda güvenlik kameralarının arttırılması, bu tür hırsızlık olaylarının önlenmesine katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, kısmı görme kaybı olan bireylerin yaşadığı zorlukların farkında olmak, toplumu daha bilinçli bir hale getirebilir. Ahmet’in yaşadığı olay gibi hırsızlıklar, engelli bireylerin hayatını daha da zorlaştırmamak için herkesin üzerine düşen bir sorumluluktur. Toplum olarak, engelleri aşmak ve her bireyin güvenliğini sağlamak için birlikte hareket etmeliyiz.
Umarız bu tür olayları bir daha yaşamayız. Hep birlikte daha duyarlı bir toplum inşa edebilmek için, Ahmet ve onun gibi diğer bireylerin hikayelerini unutmayalım ve her fırsatta seslerini duyuralım.