Asya'nın doğusunda, Japonya ve Çin arasında devam eden gerilim, son günlerde karşılıklı suçlamalarla daha da tırmandı. Her iki ülke de kendini ve sınırlarını koruma konusunda kararlı olduklarını ifade ederken, ihtilaflı bölgelerdeki askeri hareketlilik dikkat çekiyor. 2023 yılının son çeyreğine yaklaştığımız şu günlerde, iki ülke arasındaki diyalog kanallarının daralması ve güvenlik hassasiyetlerinin artması, bölgesel istikrarı tehdit edici bir unsur haline gelmiş durumda.
Japonya hükümeti, geçen haftalarda Çin'in Doğu Çin Denizi'nde gerçekleştirdiği askeri tatbikatları, uluslararası hukuku ihlal eden bir hamle olarak tanımladı. Tokyo, Çin'in adasının çevresinde artan askeri faaliyetlerin, Japonya'nın egemenlik haklarına doğrudan bir tehdit oluşturduğunu savunuyor. Japon yetkililer, bu tatbikatların, bölgedeki deniz güvenliği için ciddi bir risk oluşturduğunu belirtirken, kendi savunma kuvvetlerini güçlendirme kararı aldıklarını açıkladı. Ayrıca, Japonya'nın ABD ile olan savunma anlaşmaları çerçevesinde, işbirlikçileriyle birlikte bölgedeki askeri varlığını artırmayı planladığı öne sürülüyor. Bu durum, Çin tarafından sert bir şekilde eleştirildi ve "provokasyon" olarak nitelendirildi.
Çin, Japonya'nın suçlamalarını "asılsız" olarak nitelendirirken, kendi askeri tatbikatlarının meşru ve ülkenin savunma kapasitesini artırmak amacıyla gerçekleştirildiğini vurguladı. Pekin yönetimi, Tokyo'nun askeri yığınaklarını ve ABD'nin bölgedeki askeri varlığını eleştirerek, bu durumu Asya-Pasifik bölgesinde barışı tehdit eden bir yaklaşım olarak değerlendiriyor. Çin Dışişleri Bakanlığı, Japonya'nın bu tür suçlamalarla dikkat dağıtmaya çalıştığını ifade etti. Uluslararası toplum ise bu gerginliğe dair endişelerini dile getirerek, her iki ülkeyi de diyaloga davet etti. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler'in (BM) arabuluculuk rolü üstlenebileceği düşünülüyor, ancak her iki ülkenin de böyle bir süreçte ne denli yapıcı olacağı henüz belirsizliğini koruyor.
Gerilim ve askeri hamlelerin artması, Asya'nın en dinamik bölgelerinden birinde uzun vadeli barışın sağlanmasını daha da zorlaştırıyor. Hem Japonya'nın hem de Çin'in karşılıklı olarak attığı adımların, gelecekteki ilişkilere nasıl bir yön vereceği merak konusu. Uzmanlar, bu tür çatışmaların daha geniş çaplı bir kriz yaratma potansiyeline sahip olduğunu vurgularken, uluslararası toplumun bu konudaki tutumunun da belirleyici olacağına dikkat çekiyor.
Önümüzdeki günlerde iki ülke arasındaki diplomatik çabaların ne şekilde şekilleneceği ve bu gerilimin hangi boyutlara ulaşacağı ise, dünya genelindeki siyasi analistler tarafından yakından takip ediliyor. Dolayısıyla, Japonya ve Çin arasındaki bu gerginlik, sadece iki ülke için değil, Asya-Pasifik bölgesi ve hatta dünya için önemli sonuçları olabilecek bir durum oluşturuyor.