Son yıllarda Ortadoğu'daki çatışmaların daha da derinleşmesi ve sivil kayıpların artması, dünya genelinde bir tesir yaratmaya devam ediyor. Özellikle Gazze'de yaşanan olaylar, uluslararası toplumun dikkatini çekmekte ve savaş suçlarının hesabını sorma konusunda çeşitli platformlar ve gruplar harekete geçmektedir. Aktivistlerin, hukukçuların ve insan hakları savunucularının bir araya gelerek oluşturdukları bu mücadele, sadece bir sosyal medya kampanyası olmaktan çok daha öte bir anlam taşımaktadır.
İsrail'in gerçekleştirdiği saldırılar, özellikle sivil halkın yoğun yaşadığı bölgelerde, büyük yıkıma neden olmakta ve bu durum savaş suçları olarak tanımlanmaktadır. Birçok insan hakları kuruluşu, İsrail'in sistematik olarak uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve işlediği suçların cezasız kaldığını dile getirmektedir. Bu noktada uluslararası toplumun tepkisi, yalnızca sözde kalmamakta; birçok ülke, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla konunun gündeme getirilmesi için çaba sarf etmektedir. Örneğin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İsrail'in Gazze saldırılarını inceleyecek bir rapor hazırlamak üzeredir.
Aktivistler, sosyal medyayı etkili bir şekilde kullanarak, dünya genelindeki insanları bu mücadeleye dahil etmeye çalışıyor. #SavaşSuçlarıİçinAdalet hashtag'i ile başlatılan kampanyalar, insanların savaşa karşı durması ve adalet çağrısında bulunması gerektiğine dair farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Sadece dijital platformlarda değil, birçok şehirde yapılan gösterilerle de destek buluyor. Bu gösterilerde, uluslararası mahkemelerde İsrail'in hesap vermesi gerektiği yönünde talepler öne çıkıyor. Aktivistler, bu tür etkinliklerin, dünya kamuoyunun dikkatini çekmeyi ve hükümetleri harekete geçirmeyi hedeflediğini ifade ediyor.
Özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), bu suçlara ilişkin dava açma yetkisine sahip olmasıyla dikkat çeken bir mecra haline gelmiştir. Aktivistler, UCM aracılığıyla İsrail'in ceza muhakemesi sistemine tabi tutulmasının sağlanması yönünde girişimler başlatmayı planlıyor. Bunun yanı sıra, uluslararası düzeyde lobi faaliyetleri yürütülmesi ve diplomatik ilişkilerin kullanılarak İsrail'e karşı baskı oluşturulması amaçlanmaktadır. Sivil toplum kuruluşları, hükümetlerle iletişime geçerek, uluslararası hukukun ihlali ile ilgili belgeleri ve görsel materyalleri sunmakta ve gerçeklerin ortaya konulması için uğraş vermektedir.
Sonuç olarak, İsrail'in savaş suçlarının hesabını sormak için dünya genelinde bir hareketin başladığı anlaşılıyor. Aktivistler ve insan hakları savunucuları, bu suçların cezasız kalmaması ve uluslararası adaletin sağlanması için kararlılıkla mücadele etmeye devam edecek. Bu mücadele, sadece Ortadoğu'daki savaşların sona ermesi için değil, aynı zamanda dünyada adalet, barış ve insan haklarının korunması için büyük bir adım teşkil ediyor. Gelecek süreçte, bu hareketin nasıl şekilleneceği ve uluslararası toplumun bu konuda ne tür adımlar atacağı ise merakla bekleniyor.