Son yıllarda yaşanan jeopolitik gerginlikler, İsrail'in askeri gücünü sürekli olarak yeniden değerlendirmeye zorladı. Ancak bu sefer durum oldukça farklı bir boyut kazanmış durumda; zira İsrail, Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen destek olmadan son 10 günde önemli bir krize sürüklendi. Ülkenin füze savunma sistemlerinin etkinliği tartışma konusu haline gelirken, iç güvenliği tehdit eden unsurların artması da dikkat çekiyor. Peki, bu durumun arka planında ne var? İleriye dönük riskler neler? İşte bu yazıda, İsrail'in füze kalkanındaki zayıflamanın sebeplerini ve olası etkilerini derinlemesine inceleyeceğiz.
Aşırı derecede bağımlı olduğu ABD desteği, geçmişten bu yana İsrail'in güvenliğinin temel taşlarından biri olmuştur. Ancak son dönemde Washington'un Orta Doğu'daki belli başlı stratejileri değişiklik gösteriyor. Biden yönetiminin özellikle İran’a yönelik izlediği politika, bölgedeki dengeyi sarsacak gelişmelere yol açtı. ABD'nin hem askeri hem de ekonomik yardımlarının azalması, İsrail'in savunma sistemlerinin etkinliğini tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Bu durum, sadece Netanyahu hükümetini değil, aynı zamanda tüm bölgeyi ciddi anlamda etkilemektedir.
İsrail, Iron Dome (Demir Kubbe) gibi gelişmiş füze savunma sistemleri ile kendini korumaya çalışıyor. Ancak bu sistemlerin etkinliği de, ABD'nin müdahalesi ve destekleri doğrultusunda şekilleniyor. Son günlerde, Hamas ve diğer gruplardan gelen roket saldırılarıyla birlikte, bu sistemlerin işlevselliği sorgulanmaya başlandı. İşte tam bu noktada, ABD’nin savunma yardımlarını azaltması ve İsrail'in ciddi bir savunma stratejisi üzerinde düşünmesini zorunlu hale getirmesi, süreci daha da karmaşık hale getiriyor. Yalnızca teknik ve finansal destek eksikliğinin ötesinde, jeopolitik tartışmalar ve müttefik ilişkileri de bu dengenin bozulmasına yol açmakta.
İsrail'in güvenliği artık sadece füze sistemlerinde değil, aynı zamanda eğitim, istihbarat ve diplomatik ilişkilerle de yakından bağlantılı. Bu bağlamda, ABD'nin verdiği desteklerin azalması, sadece askeri alanda değil, politikada da derin etkiler yaratmaktadır. Netanyahu hükümeti için, hem iç hem de dış piyasalarda güvenilirlik kaybı, muhalefetin güçlenmesine neden olabilir. Bu durumda, İsrail’in kendi başına hareket etme yeteneği sorgulanmaya başlıyor ve bu durum, ülkedeki istikrarı tehlikeye atıyor.
Kısacası, İsrail’in füze kalkanında yaşanan erime, sadece askeri bir zayıflık değil, aynı zamanda jeopolitik bir krizin habercisidir. ABD’nin desteğinin azalması, İsrail'i yalnızca dış tehditler karşısında zayıflatmakla kalmayacak; aynı zamanda iç siyaset ve bölgesel ilişkilerde de derin yaralar açmayı sürdürecektir. Bu durum, İsrail'in bağımsız savunma yeteneklerini güçlendirmesi bakımından acil önlemler almasını zorunlu kılmaktadır. Zira tarihsel olarak bakıldığında, her dönemde farklı güç dengeleri ve müttefik dinamikleri, bölgedeki istikrarı etkileyen en önemli faktörlerden biridir.
Sonuç olarak, İsrail'in füze kalkanındaki bu zayıflama, sadece savunma sistemlerinin işlevselliği değil; aynı zamanda bölgedeki güç dinamikleri ile de doğrudan ilgili. Eğer bu sorun çözülmezse, hem güvenlik açıkları hem de diplomatik ilişkiler ciddi anlamda sarsılabilir. Şu anda, bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmek ve İsrail'in gelecek adımlarını görmek büyük önem taşımakta. Bir noktadan sonra, bağımsız bir askeri stratejinin nasıl inşa edileceği ve bunu yaparken hangi yönlendirmelerin dikkate alınacağı, İsrail’in gelecekteki güvenliği açısından belirleyici bir rol oynayacaktır.