Geleneksel mesleklerin giderek unutulduğu günümüzde, geçmişten gelen mirası yaşatmaya çalışan ustalar her zamankinden daha değerli hale geliyor. Eyüp Can, yalnızca bir meslek sahibi değil, aynı zamanda dedesi ve babasından devraldığı geleneği günümüze taşımayı başaran son ustalardan biri. 60 yıldır süren bu serüven, yalnızca onun değil, aynı zamanda kültürel bir mirasın da hikayesidir.
İstanbul’un tarihi sokaklarında yer alan küçük bir atölyede, Eyüp Can, dedesinden devraldığı geleneksel el sanatlarını yaşatmaya çalışıyor. Çocuk yaşta, dedesiyle birlikte atölyeye gelen Eyüp, o zamandan beri bu mesleğin inceliklerini öğrenmeye başladı. “Dede yadigarı” diye adlandırdığı işinin her bir aşamasında, ustalığı yalnızca teknik bilgiyle değil, aynı zamanda özveri ve sevgiyle geliştirdi. Gelişen teknolojiye rağmen el yapımı ürünlerin değerinin asla kaybolmayacağını savundukça, atölyesindeki işlerin de birer sanat eseri olduğunu belirtiyor.
Günümüzde birçok insan, sanayi ve teknolojik gelişmeler nedeniyle geleneksel meslekleri bırakmayı tercih ediyor. Ancak Eyüp Can, bu düşüncenin tam tersine olan bir bakış açısına sahip. “Her şey el emeğiyle olur. Bizim işimiz sadece bir gelir kaynağı değil, bir yaşam tarzı” diye belirtiyor. Dedesinin öğrettiği teknikleri korumakla kalmayıp, kendi tasarımlarıyla da bu mesleği modern dünyaya uyarlıyor. Eyüp, gençlere bu sanatı öğretmek için düzenlediği atölyelerle, mesleğini sürdürmeye yönelik farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Eyüp Can’ın hikayesi, zarif işçilikle ve özveriyle dolmuş bir yaşamı temsil ediyor. Tüm birikimini ve deneyimini genç nesillere aktararak, geleneksel el sanatlarının geleceğine ışık tutmaya devam ediyor. Onun gibi ustalarının sayısı giderek azalırken, kültürel mirasa sahip çıkma çabası her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. Eyüp'in duruşu, gençlerin bu tür el sanatlarına yönelmesine ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemesine katkı sağlıyor. Sonuç olarak, eski mesleklerin kaybolmasına karşı bir direnç sergileyen Eyüp Can, sadece bir ustadan daha fazlası; o, geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür.
Atölyesine her geçen gün daha fazla genç geldiğini belirten Eyüp, onların gözlerinde gördüğü heyecan ve merakın kendisine umut verdiğini ifade ediyor. Bu yeni neslin, geleneksel el sanatlarına olan ilgisi, onun azmi sayesinde yeniden canlanıyor. Teknoloji ile gelen bu değişim, el işçiliği gibi ustalık gerektiren meslekleri zor durumda bıraksa da, Eyüp Can gibi ustalar sayesinde değerlerini korumaya devam ediyor. Mesleğinin güzelliklerini gençlere aktararak, hem kendi işini yaşatıyor hem de kültürel bir mirası geleceğe taşıyor.
Eyüp Can’ın hikayesi, sadece bir meslek yaşamının ötesinde, geçmişin ve geleceğin bir araya getirildiği, kültürel değerlerin yeniden canlandığı bir mücadeleyi simgeliyor. Gençlerin ve geleneksel mesleklere olan ilginin artması, bu kıymetli ustaların emeklerinin boşa gitmeyeceğini, gelecekte de bu zanaatin devam edeceğini gösteriyor. Dede yadigarı işini tutkuyla sürdüren Eyüp Can, sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda bir eğitimci ve kültürel mirasın koruyucusu olarak tarihe geçmeye hazırlanıyor.