Son yıllarda birçok sektörde yetişmiş eleman sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu sıkıntının en belirgin olduğu yerlerden biri de geleneksel mesleklerdir. Usta-çırak ilişkisi ile aktarılan meslekler, modern dünyanın hızlı değişimi karşısında tehlike altına girmiş durumda. Müzisyenlerden terzilere, tamircilerden ahşap ustalarına kadar birçok alanda bu sorun kendini gösteriyor. Haberi derinlemesine inceleyerek, bu durumun sebeplerini, etkilerini ve çözüm yollarını ele alacağız.
90'ların başlarında meslek eğitimi alanında pek çok genç, usta çırak ilişkisi ile kendini geliştirme fırsatı buluyordu. Ancak günümüzde bu model giderek sorgulanır hale geliyor. Türkiye’de özellikle inşaat, tadilat, marangozluk, otomotiv gibi alanlarda çalışan ustalar, çırak bulmakta zorlanıyor. 70 yaşındaki Ali Usta, yıllardır marangozluk yapıyor ve yeteneklerini birçok gence aktarma isteğini kaybettiğini söylüyor. “Yıllar içinde bana çırak olmadı. Gençler artık bir şey öğretmekten çok, sosyal medyada daha fazla vakit geçirmeyi tercih ediyorlar” diyor.
Ali Usta'nın anlatımları, ustaların çırak bulma konusundaki çaresizliğini gözler önüne seriyor. Usta, “Yüzde 90'ı sosyal medya, oyunlar ve diğer dijital mecralarda. Artık elimizi taşın altına koymak istemiyorlar. Ustaların sabrı kalmadı” şeklinde açıklıyor. Gerçekten de birçoğu, masrafları karşılamak için bile çırak almakta zorlanıyor. Ustalığın son temsilcilerinden biri olan Ali Usta, kendi işini devam ettirmek için bir çırak beğenmek için bekliyor, ancak talep hiç de tatmin edici değil.
Peki, çırak bulamayan ustalar ve geleneksel meslekler için bu problemin çözümü ne olabilir? Eğitim kurumları ve meslek okulları, uygulamalı eğitim imkanlarını artırarak, gençlerin bu mesleklere yönelmesini sağlayabilir. Bunun yanı sıra, kamu politikalarının, bu mesleklerin değerini artıracak şekilde düzenlenmesi gerektiği de vurgulanıyor. Meslek sahiplerinin eğitim verip, aynı zamanda gençleri mesleklerine çekebilmeleri için teşvik edilmesi gerekiyor. Yetişmiş iş gücü açığını kapatmak isteyen birçok sektörde, gençlerin ilgi alanları ve eğitimlerini yansıtan programlar geliştirmek önem taşıyor.
Bu noktada, ustaların deneyimlerini paylaşmaları da büyük bir öneme sahip. Örneğin, birkaç yerel ustanın bir araya geldiği bir atölye açarak, gençlerin katılımını teşvik etmeleri ve bu mesleği sevdirmeleri mümkün. Aynı zamanda, sivil toplum kuruluşları ve belediyeler bu tür girişimleri desteklemeli, gençlerin yeteneklerini keşfedip geliştirebilecekleri fırsatlar sunmalıdır.
Diğer yandan, mesleklerin geleceği üzerine düşünen Ali Usta ve benzeri ustalar, sosyal medya gibi platformlara daha fazla entegre olmanın yolunu bulabilirse, kendi mesleklerinin tanıtımını yapabilir ve yeni nesli bu alanlara çekebilirler. Gerçekten de ustalar, kendi branşlarını tanıtma şansı elde ettiklerinde, diğer gençlerin çekim alanı olabilirler. Bu bağlamda, eğitim programlarını sosyal medya içerikleri ile destekleyen projeler uygulanabilir.
Özetle, çırak bulamayan ustalar, mesleklerin yaşatılmasının tek bir çözümü olmadığını düşünmektedir. Birden fazla girişim ve iş birliği ile gençlerin geleneksel mesleklere ilgisinin artırılması gerekmektedir. Geleceğin iş gücünü oluşturacak neslin, sadece dijital dünyaya odaklanmak yerine, somut becerilere yönelmesi için hep birlikte çaba sarf etmemiz gerekiyor. Aksi durumda, birçok değerli meslek yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu konudaki farkındalık arttıkça, meslek sahiplerinin çaresizliği ortadan kalkabilir ve geleneksel mesleklerin geleceği güvence altına alınabilir. Bu, kuşaklar boyunca aktarılan değerli becerilerin devamlılığı için hayati önem taşıyor.