Aşık Veysel Şatıroğlu, Türk halk müziğinin en önemli isimlerinden biri olarak, derin anlamlı sözleri ve duygusal temaları ile bilinir. 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelen Veysel, hayatının büyük bir kısmını destanlar yazarak, türküler söyleyerek geçirmiştir. Kendisi, sadece bir şair değil, aynı zamanda halkın duygularını ve düşüncelerini en iyi ifade eden ozanlardan biridir. Hayatı boyunca pek çok zorlukla karşılaşan Aşık Veysel, kör oluşunun yanında yaşadığı derin kayıpları ve acıları da hayatına damga vurmuştur. İşte bu bağlamda, onun "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü Türk halkının hafızasında silinmeyecek bir iz bıraktı.
Aşık Veysel'in yaşamı, halkın sorunlarına ışık tutan, derin bir acıyı ve yokluğu ifade eden bir şiir gibi akmıştır. Küçük yaşlarda çıkılan yolculuklar, kısa hayatına birçok trajedi sığdırmıştır. 1921 yılında geçirdiği hastalık sonucu görme yetisini kaybeden Veysel, aslında gözleriyle değil, kalbinin gözleriyle görmeyi öğrenmiştir. "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü de bu derin anlamı taşıyan bir ifadedir. Bu sözle, aslında gözleri görmemekle birlikte duyguların, yaşananların ve acıların getirdiği derin bir körlüğü anlatır. İnsanların, çevrelerinden ve sevdiklerinden kopma, yalnızlaşma hissiyatıyla yaşadığı ruhsal yolculuğu karakteristik bir şekilde yansıtır.
Veysel’in en bilinen eserlerinden biri olan "Uzun İnce Bir Yoldayım" isimli türkü, yaşamının özünü yansıtan, hüzünle dolu ve aynı zamanda umutlu bir doğanın resmini çizen önemli bir yapıttır. Özellikle bu eser, insanın varoluşu, mücadeleleri ve hayat yolundaki yalnızlığını simgeler. Aşık Veysel’in eserleri, Türk halk müziğinin en derin ve zengin metinleri arasında yer alırken, onun dünya görüşü ve yaşam felsefesi de bu eserlerde şekillenmiştir. Kendi gözündeki körlük, onun iç dünyasında bir yolculuğa dönüşmüştü ve bu yolculuk, ona çok şey öğretmişti.
Aşık Veysel’in "Ben asıl şimdi kör oldum" ifadesi, sadece bir özlem ya da kayıptan bahsetmekle kalmaz. Bu söz, aynı zamanda bireyin duyusal algılarını kaybetmesinin yanında, toplumsal sorunlara duyarsızlaşmasına, insan ilişkilerinin derinliğini yitirmesine ve ruhsal bir boşluğa sürüklenmesine de işaret eder. Veysel, gözleriyle görmediği dünyayı kalbiyle hissedebilmiş ve bir başka perspektiften bakabilmiştir. Onun bu bakışı, halkın acılarını, sevinçlerini ve yaşam mücadelelerini en iyi şekilde yansıtmasını sağlamıştır.
Bu bağlamda, Türk halkının gözündeki Aşık Veysel imgesi, sadece bir ozan değil, aynı zamanda bir yaşam bilgesi, bir halk filozofudur. Onun sözleri ve müziği, kuşaklar arası duygusal bir bağ kurarak günümüze kadar ulaşmıştır. Veysel, halkın duygularını öyle bir ustalıkla iletmiştir ki, insanlar onun türkülerinde kendi hayatlarını bulabilmektedir. "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü, aslında derin bir yaşam felsefesi barındırmakta ve insanların içindeki kayıplar, duygusal yaralarla dolu hikâyeleri anlatmaktadır.
Aşık Veysel’in hayatı, kayıplar, mücadeleler ve derin sevdalarla doludur. Onun hayatı ve eserleri, sadece bir dönemden ziyade tüm zamanlara yayılan bir insanlık hali üzerine derin düşünceler barındırmaktadır. Onun duygusal derinliği, hayata bakış açısı ve insan ilişkilerinin karmaşası, Türk edebiyatı ve müziğinde silinmez bir iz bırakmıştır.
Kısaca, Aşık Veysel’in "Ben asıl şimdi kör oldum" demesi, onun hayatındaki trajedilerin bir yansıması, hayatın anlamını keşfetmeye yönelik bir birikimdir. Veysel, müziğiyle, edebiyatıyla ve yaşamıyla bizlere sevgiyle, acıyla, yalnızlıkla ve dayanışmayla dolu bir dünyayı göstermiştir. İşte bu nedenle, Aşık Veysel’i anmak ve onun derin anlamdaki sözlerini hatırlamak, Türk kültürü açısından büyük öneme sahiptir. Bu öz, onu sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir düşünür olarak da değerli kılmaktadır.